Mart 03, 2010

Denizyıldızı Beylerbeyi

Geçenlerde canımız balık çekince soluğu Beylerbeyi’ndeki Denizyıldızı’nda aldık. Denizyıldızı’nın Boğaziçi Köprüsü’nü neredeyse doksan dereceyle gören konumu kadar başlangıçları ve sıcak araları da asla hayal kırıklığı yaratmıyor. Başlamak için bir Denizyıldızı klasiği olan marine levreğe heveslenmek fakat o akşam için yapılmadığını öğrenmek benim için gerçek bir üzüntü sebebi olsa da diğer seçenekleri görünce toparlanmam uzun sürmedi. Bir balıkçıya gittiğimde genelde balık yemektense başlangıçlar ve ara sıcaklarla doymayı tercih ederim. Ama bu defa ezberi bozup, mevsimi olmasından da cesaretle kalkan sipariş ettim. Elbette dişi olmayanından… Kalkanlar mısır ununda pişerken biz de vaktimizi, bu defa sadece üç çeşit olmak üzere ısmarladığımız girişlerle geçirdik. Eminim bir atamız buyurmuştur bir yerlerde; “Kıvamında pişmiş ahtapot bulursan yiyeceksin” Ben de aynısını yaptım. Lokum gibi yumuşak ama asla kendinden geçmemiş. Ardından gelen, içine deniz mahsüllerinden hazırlanmış harcın olduğu levrek dolması için lezzetli bir altlık oldu doğrusu. Levrek dolması iyiydi. Ama o kadar. Özel övgüye değer bir tat yakalanamamış maalesef. Derken kalkan geldi masanın ortasına. En güzel parçasını kendime aldım ve büyük bir iştahla ilk lokmayı ağzıma attım. Ve de tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Balığın etrafındaki mısır unu tabakası balığın tadına hiçbir katkıda bulunmadığı gibi, sadece bir kabuk görünümünde soyuldu gitti. Balık ise gerçekten lezzetsizdi. Dişi olduğundan şüphe etmedim değil. Neyseki Denizyıldızı’nın kafamdaki genel not ortalaması yüksekti de mekan oradan yırttı. Denizyıldızı’na yine gider miyim? Kesinlikle giderim. Ama kalkan yer miyim? Kesinlikle yemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder